6 Kasım 2013 Çarşamba

Bir Pegasus Kanadının Hikayesi

Düşüş 

New Yorker Dergisi için yazılar yazan Elif Batuman ve çağdaş sanatçı Sibel Horada, Sibel Horada'nın İstanbul'daki Hamursuz Fırını'nda sergilenen bir işi vesilesiyle tanışıp dost olmuşlardı. Her ikisini de bir gün "bıyıklar" üzerine harekete geçiren şeyin ne olduğundan ise tam emin değillerdi ama bıyığın şeklinin barındırdığı bir sır olmalıydı, çünkü bıyık işlevsizdi; üstelik antropoloji ve arkeolojide de safi işlevsel olmayan bir şeyin sembolik veya kutsal bir anlamı olduğu düşünülürdü. İstanbul'da yaşamış olan en iyi  bıyıkları bulabilecekleri yerin Osmanlı Bankası Müzesi olduğuna kanaat getirip, 1900'lerin başında bankada çalışmış kişilerin kimlik kartlarına müze arşivinden ulaşıp, kartlardaki fotoğraflarda yer alan bıyıkları sınıflandırmak suretiyle, Sherlock Holmes misali, bıyıklardan oluşan bir şifre sistemi üzerinden sanatsal bir işbirliği hedeflemişlerdi. Ancak çabalarına rağmen, çözmeyi umdukları şifreyi çözememişlerdi. Üstelik araya, bir de "taş kanat" girmişti. Sibel Horada'ya musallat olan ve Ocak-Şubat 2013 aylarını sanatçı rezidansı programında geçirdiği Madrid'den İstanbul'a döndüğünden beri her yerde görmeye devam ettiği "taş kırık kanatlar" vardı.  




Sibel Horada Madrid'in güneyindeki Plaza Legazpi Meydanı'nın bir ucunda, üzeri bir kumaş ile dikilerek örtülmüş olan dev boyutta bir atlıya benzeyen bir heykel görmüştü. Bu heykelin üzeri çok uzun yıllardır örtülüydü ve etraftaki hiç kimse bu heykelin ne olduğunu ve niye örtüldüğünü bilmiyordu. Sibel Horada, bu heykelin hikayesini araştırmaya karar verdi ve yaptığı soruşturma neticesinde heykelin bir atlı değil, mermer bir Pegasus olduğu bilgisine ulaştı. Üstelik, Calle Ancora isimli bir sokaktaki depoda, demir bir kafesin içinde bu Pegasus'un bir ikizinin bulunduğunu kendisine söylemişlerdi. Depoya ulaştığında gerçekten de, demir bir kafesin içinde kanatları kırılmış bir Pegasus gördü; demir kafesin etrafında ise devasa büyüklükte birçok kırık taş kanat bulunuyordu; bazıları kopmuş, bazıları ise kesilmiş gibi görünüyordu. Araştırmaları, Sibel Horada'yı iki Pegasus'un 1905 yılında Agostin Querrel tarafından yapılmış tek bir yapıta ait olduğu bilgisine götürdü. 150 ton ağırlığındaki yapıt, farklı yerlere yerleştirilmiş üç farklı heykelden oluşuyordu. Yıllar içinde devasa heykel oradan oraya taşınıp durmuş, heykelin kanatları çeşitli sebeplerle kopmuş ya da parçalara ayrılmıştı. Bir ara restore edilmeye karar verildiğinde ise, parçalar etiketlenip tasnif edilmemiş olduklarından, işin kolayına kaçılmış, orijinal parçaları birleştirmektense, fiberglastan yeni kanatlar yapılmıştı; orijinal kanatlarsa yığıntı halinde durdukları depoda adeta gizli bir anıt halini almışlardı. 
                      
Sibel Horada'nın Plaza Legazpi Meydanı'nında gördüğü üzeri kumaşla örtülü Pegasus heykelininse bir kanadı eksikti. Diğer kırık kanatlarla birlikte depoda duran, üç buçuk metre boyundaki ve iki ton ağırlığındaki kanadı Sibel Horada kendi imkanlarıyla kaldırıp ait olduğu yere monte edebilecek imkanlara sahip değildi. İstanbul'a döndükten sonra da aklından kırık kanadı çıkaramayan sanatçı, tekrar Madrid'e giderek kanadın kara kalem resimlerini yaptı, kanadı 85.7MB büyüklüğünde üç boyutlu olarak tarattı ve İstanbul'da bu kanadın strafordan yapılmasını sağladı. Aşağıda bir fotoğrafını yayınladığım bu kanadı sizler de gidip Daire Sanat'ta görebilirsiniz, özellikle bu işle ilgili kitapçığı Daire Sanat'tan alıp okumanızı tavsiye ederim; o kitapçıkta benim burada yazdığımdan çok daha ayrıntılı ve etkileyici bir hikaye bulacaksınız. Kim bilir, belki de bu hikaye sizi kendi tesadüflerinize ve buluşlarınıza götürecektir.   

  
Not: Daire Sanat'taki bu iş, 7-10 Kasım 2013 tarihleri arasında Contemporary İstanbul'da LK 405'te yer alacaktır.